30 Ocak 2017 Pazartesi

PİYASALARDA 2017 YILININ İLK AYINDA NELER YAŞANDI

Dünya gündeminde özellikle finansal piyasalar açısından senenin ilk ayına bakalım,daha sonra da arşivde de dursun istedik.Yazacaklarımız aslında küresel evrende yaşananlar olduğu için gastronomi ya da seyahat ile ilgili değil.Ama yine de okuyanları sıkacak bir yazı olmayacağı düşüncesindeyim.
**
Önce ülkemizden başlayalım.
15 Temmuz gelişmelerinin ardından yaşananlar , jeopolitik gelişmelerle içiçe girince ülkemizin büyüme hızında yavaşlama oldu ,dünya genelinde de 2008 ‘de yaşanan kriz sonrası gevşek para politikasının öncülüğünü yapan Abd’nin para politikasının da normalleşmeye dönmesi ile artan küresel dolar talebi b olumsuz tabloya eklenince TL sert değer kaybetmeye başladı ve bir anda riskin varlığını gösteren tablo olan kısa vadeli faiz getirilerinin ,uzun dönem faizlerinin üstüne zıplaması ile TL rekor düşük seviyelere ulaştı.
TCMB sert önlemler almaktansa kurun gevşemesinin önüne adım adım attığı adımlarla geçmeye çalışıyor,bu da TL talebinin canlanmasına yetmiyor.
Referandumun varlığının da olduğunu düşünürsek,yatırımcılar için TL almak henüz cazip değil.Gün gelince ülkeye gelecek yatırımcı al benim 1 dolarımı karşılığında TL ver ki ben de yatırım yapayım diyecek,hem yatırımından kazanacak hem de giderken al TL leri ,ver 1 doları  dediğinde ,ilk girdiğinde eline aldığından daha düşük TL iade edecek 1 dolar için ve hem yatırımdan he kurdan kazanacak.Ama o gün bugün değil henüz.
**
İngiltere şüphesiz ki küresel gündemin odak noktası.
Mart ayının sonlarına doğru Portekiz’de vakti ile imzalanan anlaşmanın 50. Maddesini işletmeye başlayacaklar ve İngiltere’nin AB’den çıkış süreci başlayacak.
Referandumdan çıkan karar ile artık AB’nin parçası olmamaya 2016 yılında karar veren İngiltere’nin ayrılık sürecindeki talepleri ile birlikten çıktığı Avrupa Birliğinin taleplerinin zaman zaman zıtlık oluşturacak olması sebebi ile AB ile İngiltere arasında imzalanacak olan serbest ticaret anlaşması oldukça zor gerçekleşecek.AB’nin bu konuda atacağı adımlar ,ileride birlik içinden çıkmak isteyenler için bir örnek teşkil edeceği için masadaki her iki tarafın anlaşmalarda zorlanması beklenmeli.Basit dille istenilenilenlerin güçleşmesi konusuna da değinirsek,İngiltere AB üyesi ülkelerin hepsine serbest dolaşım hakkı vermek istemiyor,AB ise kendi yasalarımız buna izin vermez ,bizimle anlaşma yapmak isterseniz hepimizin aynı haklardan yararlanacağı anlaşmayı yapmak zorundasınız diyor.
Gündem ilerleyince konuya değiniriz.
**
Abd’nin yeni başkanı seçilen D.Trump görevi 2017 yılında devraldı ve ilk icraatları ülkeye serbest dolaşım hakkını kısıtlamak ve serbest ticaretin önüne set çekmek oldu.Gelişmelerin sertleşeceği düşünülmeli.
Trump 7 Müslüman ülkenin vatandaşlarının ülkeye giriş-çıkışına engel koyarken ,ülkede kendisine yönelik protestolar sürmekte.Seçimler döneminde Rusya’nın elektronik müdahale ile Trump’a destek verdiği konusu ülkenin gündeminde tartışılırken,
Trump,Meksika’nın ülkeye gerçekleştirdiği ,özellikle 3 sektörde 150 milyar doları bulan ,ihracatın bundan sonra daha zamlı bir ihracat vergisi içereceğini söyledi.
Abd içinde yatırım yapmaktansa,Meksika’da yapmayı planlayan bazı emtia ve otomotiv sektörü devlerine de savaş açan Trump,vakti ile Obama’nın reddettiği Kanada üzerinden giden petrol boru hattının yapımına evet dedi.Bu da hem Kanada Dolarına alım getirdi hem de petrol şirketlerini sevince boğdu.
2017 yılının başında para birimi en çok değerlenen olan Kanada ,kendi Merkez Bankasından gelen tedbirli açıklamalara rağmen özellikle ABD-Kanada ticaret hacminin artacağı beklentisinin rüzgarını arkasına almakta..
**
Avrupa’da ise hem İngiltere’nin birlikten kaybının sıkıntısı,
Hem de İtalyan bankacılık sisteminin acil özkaynağa ihtiyacı başağrıtıyor.Avrupa kanadı hiç kuşkusuz ki Obama’nın devamı olacak Hillary’i tercih ederdi ama İngiltere açısından daha müttefik olan Trump kazanınca bir anlamda güç kaybetti.
Bölgenin bir diğer sorunu ,IMF’in kendisi için yaptığı sürdürülemez borca sahiptir açıklamasının odak noktası Yunanistan ile ilgili olarak yeni bir kurtarma paketinin devreye girecek olması.Bir maliyet daha olacak ama Türkiye ile arada adeta duvar olan ve göçmen sorununun yaşanmaması için mutlaka destek verilmesi gerekilen ülke durumuna gelen Yunanistan için bir kere daha yapılandırma yapılacak gibi duruyor.
Avrupa’nın seçim senesindeyiz ve özellikle yakın dönemdeki İtalya,Hollanda ve Fransa seçimleri birlik için tehdit oluşturacak sorunlar ortaya çıkarabilir.
Ve bir diğer sorun da gitgide ortaya çıkan ,Almanya arayı diğer üye ülkelerle açtığı için Avrupa genelinde Avrupa Merkez Bankasının uyguladığı gevşek para politikasının Almanya için artık yarar değil zarar getirdiği görüşü.Eğer Fransa seçimleri sıkıntı üretmezse,Avrupa Merkez Bankası sene sonuna dek uygulayacağını açıkladığı tahvil alım programını erken bitirebilir.
**
Trump’ın korumacı ticaret politikası eleştiriler alırken,
Pasifik Anlaşmasını imzalayan Obama’nın bu kararının hemen tersinde açıklamalar gelmesi üzerine ,ülke ile ticaret ilişkileri olan Japonya bu kararı eleştirdi,tam da yeni sene tatiline giderken Çin ise ,bölgede Abd’nin yokluğunda liderlik görevini üstlenebileceğini belirtti.
Kısacası..
Dünya piyasalarında sene yatırımcılar için belirsizlik içerirken
Trump ile Abd büyüme konusunda sıkıntı çekmeyecek ve faiz arttırmayı sürdürecek düşüncesi ile doların kuvvetli hali sürüyor.
Yatırımcılar ise İngiltere’nin Brexit sürecini olumsuz atlatıp atlatmayacağının önemli olacağını görerek ,genelde hamle için sabırsız davranmıyorlar.
Bu belirsizlikler yılın ilk ayında güvenli liman açısından altın ve Japon Yenine talebi arttırsa da devamı gelir diye iddialı konuşmak yerine dolar talebinin dengesi izlenmeli diye düşünmek gerekir..
Kısa bakış ile 2017 ‘nin ilk ayında olana bitene baktık..

22 Ocak 2017 Pazar

ÇİN İÇİNDEN ÇİN YAZISI..


Bizi tanıyan eşimiz dostumuz, bu yazıya rast gelince diyecek ki..
Çin'e ne zaman gittiniz..
Gitmedik..

Ama dünyanın nüfus olarak çok önemli bir bölümünün yaşadığı ve aslında bilgilerin de birbirine karıştığı bir ülkenin içinden gelen bir sesi ,kendi yazısı ile sizlere aktarmak istedik.

Yazar,hem sevgili bir dostumuz,hem de doğrusunu isterseniz kendi işimizle ilgili olarak sık sık görüşlerine başvurduğumuz,bölgenin ritmini bize aktaran bir bilge..

Bu yüzden keyifle yer verdiğimiz ,bilmediğimiz Çin yazısını sizlere aktarırken,kendisinden rica ettiğimiz,son gezisi olan Japonya taraflarını da fırsat bulduğunda bizlere aktardığında da sizlere ileteceğimizi bildiriyoruz.
Evet..Çin'in içinden,Çin'in önemli şehirlerinden,megapollerinden birinde ,Shangai (Şangay)'de yaşayan bir vatandaşımızdan,kendi dilimizde bir yazıya ayırıyoruz ,bloğumuzun bu bölümünü..


BİLİNEN ÇİN’DEN, BİLİNMEYEN ÇİN’E ÇİN İÇİNDEN BAKIŞ...

Dünyadaki ülke sayısına kıyasla sınırlı ülke gördüğümü söyleyerek yazıma başlayayım. Ancak Çin, bilinen ülke kavramlarıyla tanımlanamayacak kadar farklı bir ülke. Çin’i gerçekten tanımak için içinde yaşamaktan, tecrübe edinmekten başka seçenek olmadığını düşünüyorum. Çin olarak tanımlanan ülke sınırları içerisinde aslında birçok ülke gizli diyebiliriz. Bu tamamen ülke içindeki 56 farklı etnik grubun yaşam biçiminden, kültüründen, dil farklılığından kaynaklanıyor.

Çin’i sadece güney-kuzey, doğu-batı diye sınıflandırmak bile mümkün değil. Güney – Kuzey ayrımını Çin ortasından geçen sanal bir çizgi ile ayırmanız mümkün olmadığı gibi, doğu-batı tanımlamasını da aynı şekilde yapamayız.

Güney Çin, yaşam biçimi, alışkanlıkları, konuştukları Canton dili ile kabaca tanımlanacak olursa, Guandong ve Gunxi eyaleterinin kapladığı alan diyebiliriz. Bu eyaletlerin sınırlarında tamamen Canton dili yerel lehçeleri ile az-çok farklılık gösterse de, hakim dil. Mandarin Çincesi bu eyalaletlerde yaşayan insanların ancak okul çağında öğrenmeye başladıkları bir yabancı lisan gibi. Evet şaşırmayın lütfen... Okul çağına gelmeyen çocuklar devletin resmi dilini çocukluk çağlarında bilmezeler ve konuşamazlar. Ancak eğitimini iyi derecede tamamlayabilenler bu iki dili konuşma yetisini ilerleyen yıllarında özellikle yabancı şirketlerde yönetici konumunda iş bularak kazanca dönüştüyorlar. Canton dili aynı zamanda Hong Kong’un da resmi dili.

Güneyin yaşam şekli de tamamen Çin’in diğer kesimlerinden ayrılıyor. Sabah Çayı, Öğleden sonra Çayı ve Gece geç vakit çayı. Özellikle Gece geç vakit çayı dünyanın hiç bir yerinde hatta özellikle Guangzhou dışında kolay bulamayacağınız bir çay seronomisi. Genellikle buharda pişirilmiş çeşitli kekler, yöreye özgü kanatlı ve kırmızı et ürünleri, tabi olmazsa olmaz kızartılmış makarna diyelim ama bildiğiniz makarna değil, tarifi zor, tatmak gerekir. Hong Kong ve Guangzhou dışında da tavsiye etmem. Yapamıyorlar, taklit gibi oluyor.

Güney’e dair bir başka saptama da, bitki tıbbı bu bölgenin uzmanlık alanı.

Buradan saat istikametinde ilerleyelim ve Güney-Batı’ya uzanalım. Vietnam ve Kamboçya sınırı. Biraz güney andırsa da, makarna çorbalarının diyarı. Ekşimsi tatlar. Hatta tatlı zıgaralar. Evet bal sürüyorlar ızgara kanatlı ve kırmızı et ürünlerine pişme işlemi sırasında. Bu bölgenin de kendine has bir dili var elbette.

Buradan biraz kuzeye yukarı Yunnan bölgesi teras pirinç tarlaları ile dünyaca ünlü. Düz alan olmadığı için dağlar, tepeler teraslanarak pirinç tarlası yapılmış. Yüzyıllardır atadan toruna bu şekilde yaşam devam ediyor. Kendine has hafif acılı bir mutfağı da var elbet.

Biraz daha kuzey ve ortaya doğru gelirsek Sichuan bölgesi. Ben acıyı çok severim diyenin bile “yok böyle bir acı” diyebileceği bir mutfağa sahip. Tadacağınız herhangi bir yemeklerinin dudaklarınızı kabartmaması mümkün değil. Kendilerine has dilleri ve giyim kuşamları da ayrı güzellik.

Kuzey-Doğu bize hiç de uzak bir kültür değil. Türkçe Şincan diye yazalım. Müslüman nüfusun yoğun olduğu ve zaman zaman siyasi sorunlarla gündeme gelen bölge. Bildiğiniz öz Türk insanı. Çok fazla anlatmaya gerek yok. Öz Türkçe, arapça ve mandarin dilini iyi konuşuyorlar. Şiş kebab, Kuzu tandır konusunda uzmanlar. Bir de sebzeli pilav tüm Çin tarafından tanınıyor.

Buradan kuzey-doğuya Moğolistan sınırına doğru ilerleyince “Inner Mongolia” iç moğolistan denen bölge tamamen Moğol kültürü. Görmedim fazla yazamayacağım.

Biraz daha doğuya doğru ilerleyince meşhur Terracotta askerlerin olduğu Xian bölgesi. Bu bölgede de Huiler denilen Müslüman nüfus ağırlıkta. Böyle olunca da Müslüman kültür daha baskın. Tabii mutfak da bizim damak tadımıza daha uygun.

Buradan Pekin ve Şangay’ı atlayarak güneydoğu ya gidelim. Tayvan adasının tam karşısı. Bu bölge de aynı Canton dili benzeri farklı bir dil konuşuyor. Bu dil aynı zamanda Tayvan’ın da konuştuğu dil. Konum nedeniyle Çin’in en modern alanlarının önde gelenlerinden . Özellikle Xiamen (Şıamen) görülmesi gereken bir şehir. Mutfak ağırlığı deniz ürünleri. Hemen her türlü deniz ürününü burada en taze hali ile bulabilirsiniz.

Önce Pekin. Klasik bir başkent. Son yıllarda özellikle hava kirliliği kış aylarında büyük tehlike arz ediyor. Pekin de geçmişin izlerini bulmak, Çin seddini görmek. Yasak Saray’ı ziyaret ederek Çin’in tarihine dokunmak mümkün. Ayrıca bakırdan yapılma özel pişirme kaplarında “hotpot” denilen, kaynayan suda çok ince dilimlenmiş kuzu etini  sadece saniyelerle ifade edilecek bir süre daldırarak, özel hazırlanmış sos ile denemek enfes bir lezzet. Pişirme kabının bildiğiniz mangal kömürü ile ısıtıldığını da eklemeliyim.

Pekin’den Şangay’a doğu kısıyısı boyunca çeşitli liman şehirleri benzer kültür içerisinde ve deniz ürünlerinin çeşitli pişirimlerini deneyebilieceğiniz bir kıyı şeridi.

Şangay’dan önce, Şangay’a sadece tren ile yirmi dakika uzaklıktaki, bahçeleri ile ünlü Suzhou’dan (Suco) bahsedelim. Bahçeler içerisinde tarihin derinliklerini yani çok geçmişini barındırırken sizi farklı bir dünyaya da taşıyor. Suco şehrine gidip de (özellikle kış ise) kaz çorbası içmezseniz kaybınız büyük demektir. En doğal antibiyortik. Kış boyu grip sizden uzak demektir.

Geldik başka dünya Şangay’a. Çin bir yana Şangay bir yana. Hem şehir hem eyalet olan tek bölge Çin içinde. Her isteyen gelip Şangay’da yaşama hakkına sahip değil Çin’de. Çin vatandaşı için Şangay doğumlu değil ise mutlaka oturma izni gerekiyor. Diğer türlü bir ülkede vizesiz, kaçak durumunda değerlendiriliyorlar ve güvenlik sistemi zaman zaman bu durumdaki kişileri Şangay’dan sınır dışı ediyor.

Evet bu şehirde yaşamak gerçekten çok pahalı. Biraz örnek karşılaştırmanıza yardımcı olur. Baget ekmek 8-9TL, Dana etinin kilosu 100 TL, Tüm peynirler ithal olduğu için 100 gr mı na 20 TL den başlayan fiyatlar ödemek zorundasınız. Çin’in diğer şehirlerinde 50-80 TL arasında yiyebileceğiniz iki kişilik akşam yemeği Şangay için 2-2,5 misli daha pahalı. Kira diğer şehirlere göre üç-dört misli pahalı. Böyle sıralayıp gideriz. Ancak! Dünya şehri. Her ülkeden az-çok belli bir miktarda nüfus var. Birleşmiş milletler gibi bir şehir dersem sanıyorum benzetme yanlış olmaz.

Kendine has lehçesi, genelde tatlımsı lezzetlerle bezenmiş bir mutfağı var. Ayrıca tüm dünya mutfaklarını bir arada bulabileceğiniz yegane Çin şehri burası.

Ulaşılan 16 metro hattı ile şehrin ulaşamayacağınız herhangi bir noktası yok gibi. İki uluslararası havalimanı mevcut. Yaklaşık 26 trenin aynı anda yolcu indirip bindirebildiği devasa bir tren garı da mevcut. Hepsi saatte 250-300 km yapabilen hızlı trenler. Şangay – Pekin arası sadece 5 saatlik mesafeye bu trenler sayesinde indirilmiş durumda.

Çin’in finans merkezi. Serbest bölgeleri ile Hong Kong hakimiyetine son verilen ticaret merkezi.

Dünyanın bilinen en ünlü markalarının bir mağazasını mutlaka bulacağınız bir şehir. Çin’in en zenginlerinin yüzde olarak çoğunluğu Şangay’da yaşıyor. Ferrari’nin, Maserati ile satış adedi konusunda en çok rekabet ettiği yegane şehir. Daha bir çok ilkin şehir Şangay.

Özelikle Şangay Expo’dan sonra kendini çok daha hızlı geliştirmiş olan bu şehirde her geçen gün yaşam maliyeti artmakta.

Çin’e turistik ziyaret yapmayı planlayanlara tavsiyem, önce Çin’i bir gezide dolaşılabilecek bir ülke olarak görmemenizdir. İlginç bulduğunuz bölgelerini yapacağınız seyehat planı içerisinde önceden planlarsanız çok verimli olur. Yorulmaz, zevk alırsınız.

Çin’in detayı hakkında bir nebze fikir verebildiysek ne mutlu bize, sağlıcakla kalın...

18 Ocak 2017 Çarşamba

KÜRESELLEŞME ÜZERİNE..

Küreselleşme üstüne uzun uzun yazmaktansa , Messi’nin fotoğrafını koyalım diye başladık instagramdaki sözlerimize geçtiğimiz haftasonu.Aslında anlatmak istediğimiz konu basitti.Messi’nin arkadan çekilmiş numarasını gösteren bir fotoğrafı bugün ilkokul çağındaki bir gencimizin,dünyanın herhangi yerindeki bir gencin kolayca çağrışım yapmasına aracı oluyor.
Bir şehrin bilinmesine,marka haline gelmesine yardımcı olan bir futbolcudan bahsediyoruz.Aslında teknolojinin gelişmesi ile Kasım ayında blogda yazdığımız Maradona ve Napoli yazısından farklı bir durumdan söz ediyoruz.
Bugün Eiffel ‘in sadece ayaklarını koymak Paris çağrışımı yapıyorsa,aslında tamamen ondan bahsediyoruz.
Markalaşmanın ötesine geçen bu gerçeklere de küreselleşme diyoruz aslında.
Bugün Real Madrid –Barcelona maçını canlı izlemek için yatağa yatmayan veya saatine göre erken uyanan Asya kıtasının yaşayanları bu gerçeği anlatıyor.
Futbolu icat eden İngilizler,önemli bir derbilerinin başlama saatini bu maça göre ayarlamaktalar.Bizim canlı olarak tanık olduğumuz Barcelona- A.Madrid maçının gündüz saatinde oynanmasının tek sebebi de dünyada oldukça fazla kişinin ayakta olduğu bir saatin seçilme çabasıdır.
Bütün bunlar,gelecekte daha da vahşi hale gelecek.Vahşi kelimesini özenle seçtik ,çünkü acaba Türkiye’de de bu maç yüzünden Fenerbahçe-Beşiktaş maçının başlama saati değişir mi diye düşündüğümüzde ,Beşiktaş teknik direktörünün verdiği ,biz maçı saatinde oynamak istiyoruz yanıtı bizi bu kelimeye yöneltti.
İleride şampiyonlar ligi ,gerçekten bir lig haline dönüşecek ve muhtemelen haftasonları da maçlar olacak.
Biz kendi işimize bakalım yanıtları ile bir süre daha idare ederken bir bakacaksınız ki, siz kendi işinize bakın demeler artacak ve insanlar TV den bile izlememe tercihini kullanacak.
Türkiye’nin gitgide artan eğilimle bu yanıtlara sığınması ,vahşi kelimesi kullanımını getirebilir.
Ama küreselleşme bunu takmıyor.
Mesele burada.
Bugün daha da uzatabileceğimiz bir yazı konusundayız.
Ama kısa keselim..Yazarken üzülmeyelim..
Şenol Güneş ,biz saatinde oynayalım dedikten sonra takımı rakip kaleye tek şut çekmeden 90 dakika tamamladı.Daha doğrusu iki güzide klübümüz maç boyunca,dünyanın durduğunu ,herkesin işi gücü bırakıp bu maça konsantre olduğunu sandığımız maçta topu topu bir kere maçı izleyenlere heyecan sundu.
Bu halde iken olmaz..
Esas mesele ,görsel olarak ,Messi’yi seyretme bizi seyret diyecek olanların bunun farkına varmaları ile ilgili.
Senelerce herşey dahil paket tatili sattıktan sonra,
Avrupa bizim herşey dahil olarak sunduğumuzun daha pahalısına oda –kahvaltı sunuyor ,biz neden yapmayalım demek ;herşeyi çözmüyor.
**
Kısacası küreselleşme dedik..
Keyif,rahatlık,görsellik,huzur ,hoşvakit geçirmeye geldik.
Burada bitirelim yazımızı..
Hiçbir sonuç paragrafı da yazmayalım..

8 Ocak 2017 Pazar

2017 GOLDEN GLOBE ÖDÜLLERİ LA LA LAND'E GİTTİ..

74. Golden Globe ödülleri özellikle sinemaseverlerin bu sene merakla bekledikleri bir gecenin sonunda sahiplerini bulurken,belki de 2000’li yılların en iyi müzikal filmi olarak nitelendirilecek olan La La Land gecenin galibi oldu.
Bizi blogdaki yazılarımızda takip edenler için derlediğimiz 2016 yılının en iyi filmleri yazımız aslında geride bıraktığımız senenin sektör için oldukça parıltılı geçtiğini ortaya koyuyordu.
Merakla beklediğimizi ilettiğimiz iki film,ilk iki sıradaki iki film, iki erkek başrol oyuncusunun Drama ve Müzikal /Komedi  alanında ödülü almalarına yol açarken,instagram hesabındaki hikayeler bölümünde de bizim paylaşımlarımızı takip edenler haftasonu film seçimimiz olan Notebook’un aslında karlı bir Cumartesi akşamında iyi vakit geçirmekten öte Ryan Gosling’in seneler önce çektiği bir başka romantik filmde de sergilediği iyi oyunculuğu hatırlamak üzerine tercihlendiğini belki de farketmişlerdir.
Evet sürpriz olmayan sonuçla La La Land hem en iyi müzikal film, hem dalında en iyi erkek oyuncu,hem en iyi yönetmen, hem en özgün film müziğiödüllerini topladı.Tabi film bununla yetinmedi ve  en iyi kadın oyuncu ve en iyi senaryo ödülleri ile toplamda 6 ödülü kucakladı.
Drama alanında en iyi film ödülü Moonlight’a giderken..
En iyi kadın oyuncu ise Isabella Huppert’a verildi..
**
Oscar için hala “Manchester by the Sea” blog yazarı olarak beklentide tuttuğum film.
La La Land gerçekten de belki seneler sonra izleyeceğimiz bir film olduğu için ödülleri şaşırtmasa da Manchester by The Sea de kült hale gelebilir düşüncem sürüyor.
Ben Affleck’in kardeşi Casey Affleck’in en iyi erkek oyuncu ödülünü alması da bu açıdan gecenin güzle kısımlarından biri idi.
**
Yazımızı 74. Golden Globe ödüllerinde en iyi TV dizisini drama alanında The Crown’un aldığını da ekleyerek bitirelim.
*
Kısacası..
Moonlight kazandı ama hadi seyredeyim havası getirmedi..
Aksine
Ryan Gosling ve Emma Stone’un başrolleri ile
Damien Chazalle’in  en iyi yönetmen ile
Alanında en iyi film ödülünü –kendileri de ödülleri kaparken- getirdikleri La La Land’e bir daha gidesim geldi..
Kulağımda da filmin şarkısı City of Stars..
Daha ne olsun..

5 Ocak 2017 Perşembe

2018'E COMO'DA GİRMEK İSTER MİSİNİZ?

 
 
 
Como Gölüne gitmiş olabilirsiniz ve muhtemelen kendi kendinize “yeniden gelirim” de demişsinizdir.
Veya;
Gidenlerden etkilenip , “bir gün mutlaka” listesine Como Gölünü koymuşsunuzdur.
Fakat,çok az kişi için Como Gölü yılbaşı için bir seçenektir.Öyle ya eğer yurtdışına çıkılacaksa,Roma,Paris,Viyana ,Londra vb şehirler varken Como Gölü hem soğuk hem de kimse yoktur bahanesi ile muhtemelen düşünülmeyecektir bile..
Belki bu yazıdan sonra fikriniz değişir..
**
Como’da süregelen bir alışkanlıkla düzenlenen “Işık Festivali” Kasım’ın son döneminden ,Ocak ayının ilk dönemine dek sürüyor.Bu da şehirde Noel ve Yılbaşı Döneminin ,yaz kadar dolu olmasına yardımcı oluyor.
**
Como kentinin meydanındaki binalara  ve şehrin meşhur katedralinin üzerine giydirilen ışık oyunları ,yılbaşı teması içerince,binalarda kızakla giden Noel Baba’yı,geyikleri,yağan karları seyrediyorsunuz.Açıkçası ,tıklım tıklım olan meydanda kafamı insanlara doğru kaldırdığımda gördüğüm tek şey gülümseme ve huzurun birleşimi idi.
Hayatta arzulanan tek konu da bu değil midir zaten.
**
Göl kıyısında yürümek..
Dönme dolaba binmek..
Christmas Market’te dolanmak..
Kalabalığa karışıp gölün her tarafını yürümek.
Como’dan diğer küçük yerleşim yerlerine gitmek..
Tıklım tıklım restoranlarda yer bulmaya çalışmak..
Şehrin içinde dolaşmak..
**
Como gerçekten kenarında yürüdüğümüz o yolun üzerine şezlonglar atılmış yaz hali ile..
Çiçeklerin açtığı bahar dönemi ile mi..
Yoksa Işık Festivali ile bambaşka bir alternatif olarak karşımıza çıkan “yeni yıla giriş” seçeneği ile mi güzel..
Galiba hepsi doğru seçenek..
 
Siz yine de instagram hesabımızdaki iki kısa videoyu seyredin..
Kimbilir,belki de 2017 ‘yi , 2018’e bağlayan gece nerede olacağınıza şimdiden karar verirsiniz.
 
 
 

NİŞANTAŞI'NIN BİLİNDİK LEZZETİ KANTİN

Milli Reasurans Çarşısı’na taşınan Nişantaşı’nın bilindik lezzeti Kantin; restoran tarafını pasajın bir koluna,gündelik alışveriş için sürekli müşterisi olan müdavimlerinin ihtiyaçlarını giderecek küçük dükkanını da pasajın diğer koluna açtı.
Açıkçası ,bir kere ziyaret edebildik sadece restoran kısmını..Onu da zaten instagramda takipçilerimizle paylaştık.Merak edenlerin de sorularını yanıtladık.
Diğer yandan evde ekmekten tutun çok sevdiğimiz limonluk kek ve tartına dek,acaba neler var diye küçük dükkan tarafına haftada en az iki kere uğruyoruz.Mezeleri özellikle tavsiye ediyoruz.
O halde madem yolumuz Nişantaşı’na düşmüştü derse bir okuyucumuz, ister yemek için isterse eve paketle dönmek için Reasurans’a uğrayabilir diyelim.
**
Restoran kısmında rezervasyon yaptırmanızı ,bilindik lezzet kapısının sizleri de kendisine bağlayabileceğini söyleyebiliriz.
Değişen menüsü içinde , öğle ve akşam yemeklerinde sizlerle buluşan Kantin bloğumuzda yer alsın istedik.
Bir başka ziyaretimizde ise ,daha detaylı yazı ile menüye de gireriz.

NİŞANTAŞI'NIN YENİ LEZZET ADRESİ -MUST

 
 
Nişantaşı’nın yeni lezzet durağı MUST , Mim Kemal Öke Caddesinde Aralık ayının ikinci döneminde İstanbulularla buluştu.
24 Aralık tarihinde uğradık,geziden döndük dün gece yine orada idik.
Daha önce Central vardı aynı adreste,bir kere gittik..İkilemedik..
Daha önce Fransız restoranı vardı ve kaz ciğerini aynı mekanın Taksim günlerinden beri severdik,ikilemedik.
Akılarda vardır mutlaka,burada kalıcı olunmuyor diye..Kalıcı olur diyerek belirtelim..
Çünkü lezzet açıyor kapıyı..
**
Az önce Seta Restaurant’ı yazdık gezimizden.
Gün olur yol düşer,yine gider miyiz bilmiyoruz.Ama mesela trüflü menüsü çok başarılı o restoranın ve Michelin yıldızlarında etkisi var,biz o topa Milano içinde öğle yemeğinde bize yerellerden gelen tavsiye ile seçtiğimiz bir restorandaki tercihlerimiz yüzünden girmedik.
Ama laf lafı açsın madem..
Tereyağımız geldi,övüldü vs..
Aklımıza Must geldi ve Must’daki daha başarılı dedik..
Tatlı menüsüne geldik Seta’da..Ananas ilk sırada..
Aynısı Seta’da da var dedik..
Dilimlenmiş ananas,sosu ve dondurması..
Kısacası..Must için olumlu düşünceler daha sonra da nasıl pekişiyor örneklemiş olalım..
**
Neler tattık peki..
Ördek ..Enfes..
Risotto..Şahane..
O tereyağı ile bir iki hafta içinde trüflü makarna da tatmaya gideriz..
Bize önerilen pizza çeşidi istridye mantarlı idi..Yanında da kırmızımız..Önden peynir tabağımız ki ikidir tercih ediyoruz..
Daha ne olsun..
**
Peki yolu düşen uğrasın dedik,ne olabilir diye de ekleyelim..
Kav genişleyebilir..
Bu da olacaktır..
**
Yaşanan sıkıntılı süreçlerde önce Beşiktaş’taki patlamada Topaz etkilendi..
Reina ise herkesi etkiledi..
Blog yazarı olarak ,bir yerine birbuçuk akşam yemeğini dışarda yemek gerekir diye düşünüyorum bu yazıyı yazarken.
Bu yüzden de Must’ı yazmaktan da, bugün yarın ekleyeceğimiz Kantin yazımızdan da aslında varmak istediğim konu net.
Bu kadar lezzetler sunan işletmeler,hele yaşadığımız mahallede ise..
Biraz da onları daha iyi günlere taşımak bizim elimizde diye düşünüyorum.

SETA RESTAURANT -MILANO


Milano’da oldukça bilinen bir restoran Milano Seta’yı,yeni senenin ilk yazısı olarak sizlerle paylaşalım.

Seta Restoran Milano’da Mandarin Oriental içerisinde ve aslında oteli hem restoranı hem de barı ile ikiye ayırmak gerekecek.Rahat bir ortamda hem aperatif bir şeyler içeriz,hem laflarız ,güzel de tatlar alırız diyorsanız bar kısmı sizler için ideal bir seçim olacaktır.

İki Michelin yıldızlı Seta Restaurant’ta ise sonuçta boğaza bakmıyorsunuz,rahat bir ortam oluşmuyor ,sommelier dahil tüm çalışanlar büyük bir ciddiyet içerisinde..Ama sunumlar da ,yemekler de  harika.Üstüne kavın içeriği gerçekten çok geniş.

Kısacası..

Doğru adreslerin ikisi aynı otelin içinde..Birisine gidilmeli,diğeri ise gidilmeli ama anlattığımız beklentide gidilmeli.

**

Antonio Guida son dönemde adından çok söz edilen bir şef.Restoranın tanıtım yazısında şefimizin etkilendiği Toskana ve Fransız mutfağının harmanından klasik İtalya lezzeti ortaya çıkıyor deniliyor ki;bunu doğrulayan bir menü de hazırlanmış durumda.

**

Set menüde fiyatlar kişi başı 150 euro düzeyinde,eşleştirmeli şarap tercihinde de kişi başı 90 euro ödüyorsunuz.

Başlangıç olarak Asya’nın bin yıldan fazladır bildiği ama Avrupa’da bilinme geçmişi ancak 10 sene olan yuzu meyvesinin suyunun midye içi ile eşleştirdiği tada azıcık da olsa almond sütü ve karnabahar eşlik ediyor.

CAVOLFIORE ile başlangıç var..

Tabi aslında ilk adım olarak hoşgeldiniz tercihiniz,trüflü tereyağınız,şampanya ile başlamak isterseniz ayrıca şampanya eşliği  tadımlıklarınız ile ısınıyorsunuz.

Bu bir tercih olduğu için seçim sizin.Biz ipucunu verdik..Yineleyelim..

Restorana girmeden ısın otelin barında diyoruz.

**

Maccagno peyniri ve çilek sosu ile yapılan ve sebzelerin içerik olarak yer aldığı RISO adı verilen risotto ise adeta başyapıta dönüşen bir yemek.Menünün gerçekten yıldızı..Efsane tadı var ve sommelier seçimi de size yemeği baskın kıldırıyor bu aşamada..

**

ROMBO deniz ürünü

PETTO DI PICCONE ise et ürünü bir yemek.

İkisi set menüde..

Bizim tercihimizde ise risotto sonrası AGNELLO vardı  ve set menü sırasından burada ayrıştık.Kara biberli ,lime soslu  ve bohça içindeki bulguru ile tamamlanan ,tam pişmeyen ama ağızda gerçekten dağılan kuzu eti Agnello ‘nun kendisi..Zaten yemekle ilgili görseli 30 Aralık gecesi instagram hesabında da bu yemekten seçtik.

**

Set menünün tatlısı CAMPARI ,camparinin jöleye eşliği yanında küçük cookie’si ve üzerini süsleyen portakal dilimi ilebize de  önerilen bir tatlı oldu.Ama yemekler şahane ..

**

İçinden çıkamayacağınız kadar geniş kavın içinde biz tercihimizi Burgonya ve Santa Barbara bazlı kırmızı şaraplara ayırdık.

Aslında Santa Barbara tercihi ,Burgonya Pinot Noir ardından sommelier’den geldi ve gitgide azalan 2007 ürününü tatmamızı şiddetle tavsiye etti.İyi de etmiş.Kendisi zaten eşleştirmeli tercihinin neden set menüde yapıldığını da sizlere anlatıyor.Diğer çalışanlar ise detaydan ziyade menüyü yeniden okumuş oluyorlar.

**

Milano’da daha rahat bir Michelin yıldızlı restaurant bulmak elbette mümkün.Öğle yemeği için eşdeğerde Four Seasons içindeki La Varenda aklınızda olsun diye size burada da önerebileceğimiz bir tercih.

Ama ..

Seta Restaurant ‘a akşam yemeği için gideyim mi düşüncesinin de yanıtı net aslında.Mandarin Otel’e doğru yola çıkılmalı,isteyen barda stop etmeli,bu tadı denemek istiyorum diyen de içeri girmeli.